Monday, June 08, 2009

Fantom'un Yüzünü Gören Ölür!




Şimdi sürekli genç kızlardan mailler alıyorum, diyorlar ki "onkaplan bey blogunuzun hastasıyız, sizi de çok çekici buluyoruz, ama bu onkaplan ne demek bir açıklasanız?" (külliyen yalan!)

E tabi internetti bilmem neydi derken çizgi roman mı kaldı ki genç kızlar Kızılmaske'yi bilsin, Baltalı İlah'ı, Conan'ı sevsin? Gerçi bunlar zaten ekseriyetle erkek çocuklarının kahraman bellediği simalardı ama az sayıda da olsa meraklısı bayan arkadaşlar var, biliyorum.

Ama şimdi ben bir ortamda; "10 kaplan", "Eden adası", "fısıldayan koruluk" dediğimde kimse neden bahsettiğimi anlamıyorsa ben neyleyeyim böyle gençliği, böyle yeni nesli. İletişim sorunu yaşıyorum lan resmen!... Bizim zamanımız geçip gidiyor mu ne?

Ama ne diyor büyük şair Iron Maiden "Wasted Years" adlı eserinde: "kaybolan yıllarına üzülme/ yaşadıkların altın yıllarındır"

Monday, June 01, 2009

Holy Smoke


Hey yavrum hey... 96 senesinde ne dalgalandırmışız anarşi bayrağını be.
96 senesinin yazında liseden çok değerli bir kankamla şu gerilla kampını kurduk. Ama niye? Öyle devrimdi mevrimdi gibi uhrevi emellerimiz yoktu tabi.

Öğretmenler kampı diye bir mevhum var, bilmiyorum bileniniz var mı. Neyse bizim memlekette de vardı bundan, güzelce bir yerde, sahil kenarında bir kamp mekanı, sosyal tesisi filan var. İşte öğretmen aileleri geliyor burda kalıyor filan. Ne oldu nasıl oldu tam hatırlamıyorum; benim hastası olduğum bi manita vardı, bunun ailesiyle öğretmenler kampına kalmaya gideceğini öğrendim ben. Hemen kankayı ayarladım, "oğlum çok güzel manitasal ortamlara sokucam seni" diye. Biz tası tarağı topladık, tabi iki sap olarak kamp sınırlarında ikamet edemediğimizden öğretmenler kampının arkasındaki balıkçıların otopark olarak kullandığı yeşilliğe gerilla kampını kurduk. arkada ucundan görülen bina kampın sosyal tesisi.

Tabi kurduğumuz çadır, rus pazarından alınma uyduruk bir şey. Uyku tulumu filan zaten yok battaniyelerimiz var; mat diye bir şeyin varlığından dahi haberdar değiliz karton seriyoruz yere, öyle kamp hayatı adına cehaletin sınırlarındayız yani.

Cehalette son noktadayız ama, aslan gibi de yüreğimiz var. Çadırı kurduk; hemen çıkardım benim anarko tişörtünü göndere çektik törenle. Tabi o zamanlar bunun anarşizm amblemi olduğunu bilen yok, soranlara "soyadımın baş harfi" diyorum, "sevdiğim kızın adı" diyorum... Yoksa bir duyulsa bunun anarşi sembolü olduğu, Samsun'lu balıkçılar bizi oracıkta çadırla beraber gömerler sahile. Karadeniz sonuçta, değişik bir yer.

Ha bak fotoda böyle afra tafra yapmışız, sanırsın azılı militanız ama hepsi dravdan, trışkadan (polis molis okuyorsa buraları diye diyorum). Kampı kurduktan iki gün sonra bi aile geldi yanımıza kamp kurdu. Hilal bıyıklı, emekli astsubay bir abi ve ailesi. Hemen bizim anarko bayrağının karşısında üç hilalli bayrağı dalgalandırdı adam; gıkımız çıkmadı. Nereye çıkıyo zaten, belinde beylik tabancası var adamın. "He abi, haklısın abi, vatanı bölmeye çalışıyo bunlar abi, peygamberimizin de saçları uzunmuş ondan şeyettik biz abi" diye de geçti adamla olan günlerimiz (çok da güzel bir kızı vardı ama korkumuzdan kafayı çevirip de bakamadık kankalar).


E iyi de aga holy smoke ne peki? resme dikkatli bakın, beyaz tişörtün üzerinde solmuş bir resim var; orada "iron maiden - holy smoke" yazıyor, güzelcene bir eddie çizimiyle beraber. annem yer bezi yapmadan önceki hali bu...
 
Related Posts with Thumbnails