Monday, June 14, 2010

Onkaplan'la Sanata Seviyesiz Bakış: Dogville (hatırladığım kadarıyla)


Evet sevgili sanatseverler, bir "sanata seviyesiz bakış"ta daha beraberiz. Bu sefer ki konuğumuz gene sanat sinemasının usta yönetmeni Lars von Trier. Biliyorsunuz, daha önce de büyük ustanın "anti-christ" adlı yapıtını incelemiş ve sonunda Lars von trier'in adam olmadığı, Kerry King'in ise süper bir insan olduğu ve Slayer'ın dünyanın en süper grubu olduğu sonucuna varmıştık.

Peki bu Lars ibnesi gene neden karşımızda derseniz, geçen gün oturdum düşündüm, sanata dair aşka dair bir şeyler yazayım diye. Kafam balon gibi oldu hiçbirşey aklıma gelmedi. Derken yaa dedim, "bi lars von trier vardı ne oldu ona?" Neyse işte zaten bir lars von trier, bir david lynch olmasa sinema üzerine yazacak bir şeyim olmayacak. Bunları da sağolsun epey bir zaman önce entel bir manitam vardı, onun sayesinde izlemiştim. (O değilde şimdi hatırlıyorum, kısa film festivallerine filan gidiyorduk, çaktırmamaya çalışıyordum ama ne büyük eziyetti be kardeşim o? Kısa film çekmek toptan yasaklansa dünya çok daha iyi bir yer olur gibime geliyor)

Neyse, filmimiz dogville. Nicole Kidman oynuyor. Şimdi bu Nicole Kidman bi mekanda ama acayip bir mekan burası. Oraya nasıl düşüyodu orasını hatırlamıyorum ama böyle yeraltında filan, karanlık bir yer. Bir sürü akıl hastası adam var, bunlar yerlere tebeşirlen ev planları filan çizmişler öyle yaşıyorlar. Artık nasıl bir metafor, nasıl bir imge kullanımı orasını bilmiyorum. Eski manitayı arayıp sorsam kesin bilir ama direk soramam şimdi ayıp olur. İki saat "aa sen naapıyosun, nasıl gidiyo" diye diye modern bir giriş yapmak gerekir, uzun iş...

Nicole abla burada takılıyo işte ama ortamın iti kopuğu buna musallat oluyo, taciz maciz ediyollar, hatta tecavüz de ediyorlar mıydı tam hatırlayamadım ama buna baya çektiriyorlar işte. Elleyen mi dersin, değdiren mi dersin çok pis bir mekan. Karılar da dedikodusunu filan yapıyor bunun, "yolluymuş" diye diye... Bi de bunlar deli ya, güya birbirininin ne yaptığını görmüyor ama kabak gibi ortada herşey duvar muvar yok ki la nereye görmüyon!

Sonra şey oluyor, nicole'un babası geliyor taramalıyla tarıyo hepsini öldürüyor. Meğerse herif mafyaymış, "siz benim gızımı nasıl orta malı edersiniz " diye bunları iyice bi tarıyo herkesi. Sonra beraber arabaya atlayıp gidiyorlar galiba, tam net hatırlayamadım neyse.



Halbuki bu filmi ben çeksem nasıl çekerdim kankalar: Şimdi bu gızı bodruma kapatmışlar ya, finalde Van Damme bodruma uçan tekmeyle girerdi, hatta dur motosikletle uçarak girerdi. Sonra bu heriflerde meğerse silah gaçakçısı mıymış neymiş bunlar van
dama bi ateş açıyolar, ama tabi van damme deri pardesünün altından çekiyor pompalıyı (bu esnada hala motor sürüyor) attığını vuruyor, aksiyonlu bir silahlı çatışma sahnesi tamam mı. Van damme bunların yarısını pompalıyla vuruyor, kalan yarısını da uçan tekmeyle filan hallediyor ama en sona bi tane en kötü adam var Nicole Kidman'a sarkıntılık eden. Şey hatta bu, Kana Kan'daki yarma herif (at kuyruklu dazlak kafa vardı ya, aha resmini de koydum aşşağıya).

Sonra bunlar bi kapışıyolar yumruklar tekmeler, kemik sesleri filan derken en son Van damme buna sopayı basıyor, döner tekmeyle final vuruşunu yapıyor, herif gidiyo arka duvardaki kazıklara saplanıyor, ölüyor. Tabi nicole'de van damme'a karşı boş değil, duygusal bir takım sahneler filan derken öpüşüyorlar filim bitiyor.



Böyle olsa sanki daha iyi bir yapıt olabilirmiş gibime geliyor bence. Daha vurucu sahneler var çünkü.

Neyse, sevgili izleyenler, bu filmin analizinin sonuç kısmına gelirsek; bir kere daha gördük ki Lars von trier bu işi bilmiyor, sinemadan anlamıyor. Bir sonraki sanata seviyesiz bakışta görüşmek üzere, sanatla kalın!

Aha işte Van Damme beyle moturla dalacak ki ortama film filme benzesin..
 
Related Posts with Thumbnails