Wednesday, May 02, 2012

Yoluma Yoldaş Oldu Dost Poşeti

İşyerine yürüyerek giden yürüyerek gelen bir insanım. Böyle bir güzellik nasib oldu bana, gerçekten büyük bir nimet. Her gün takribi 20 dk. sabah 20 dk. akşam takım elbise ile yürüyorum. Takım elbise ile, takım elbise ayakkabısı (bunların bir adı var ama şimdi hatırlayamadım) ile yürümek tam bir cefa. Ama onun da kolayını buldum, işyerinde dolaba bir ceket, etajere de ayakkabı bıraktım; kumaş pantolon altına spor ayakkabıyla gidiyorum mekana.

Neyse konu o değil, konu kumaş pantolonla  günde 40 dk. yürüyor olmam. Şimdi bunu aklınızda tutun, buradan başka bir konuya geçiyoruz; yaz günleri sokaklarda gördüğünüz rezil bir görüntüyü canlandıracağız. Gömlek, kravat, kumaş pantolon giymiş bir erkek ve boynuna asılmış bir boyun çantası. Gerçekten itici. Kızlar sevmiyor böyle görüntüleri. E ama siz çanta taşıyosunuz, biz ne yapalım? Cüzdan, telefon, anahtar, mp3 player zart zurt bunları pantolonun cebe -hele de kumaş pantolsa- dolduırunca çok mu güzel oluyor? Olmuyor... O halde çare? Lütfen dostlarım, boyun çantası demeyin, bu kepazeliğe ortak olmamı beklemeyin benden. Hele bir de onların boyun askısı olmayıp elde taşınanları var, kulbu var ordan tutup taşıyon, Man's purse. What the fuck is thiz?

The Wire'ın bir bölümünde de bunun mevzuu vardı, Jim Mcnulty'nin evrupalı işadamı kılığında gizli göreve gittiği bölüm (Rus gızlara fuhuş yaptıran bi çeteye baskın için müşteri kılığına girdiydi, yalnız gerçekçi olsun derken o arada da baskın ekibi işi ağırdan alınca bizim eleman şampanyayı patlattı gizli görev ayağına). Neyse McNulty'ye takım elbiseyi giydiriyorlar, eline de bu kulplu cüzdanlardan veriyorlardı. O da " What the fuck is thiz?" diyordu da "evropada erkekler bunu taşıyor kanka" diye açıklıyorlardı. Bulanın allah belasını versin diyecem ama gardaş, bir yandan da böyle bir sıkıntı var ne yapalım, bu halk ne yapsın?

Ne yaparsa yapsın aga bana ne... Beraber mi bot bağladık, naaparsanız yapın. Ben kendi çözümümü buldum, Dost poşeti. Dost Kitabevi'nin mavi poşetleri var ya, onlar, Ankaralılar bilir. At içine cüzdanı telefonu ıvırı zıvırı taşı yanında. Sağlam da, ezcane poşetleri gibi yırtılmıyor. Eskirse de yenisini al, kitap almana da gerek yok, isteyince veriyorlar. Hem havası da var, gızlara mesaj, kültürlüyüm, entellektüelim elimden kitap düşmez hesabı... Hem pratik hem ekonomik, hem de kültürel bir havası var. Tam bir tasarım harikası, geniş iç hacmiyle sizi adeta büyüleyecek. Dertlere dermansın dost poşeti. Poşet dostum benim.
 


 
Related Posts with Thumbnails