Friday, May 29, 2009

ada sahillerinde bekliyorum...


acısıyla tatlısıyla, şu meretin 5. sezonunu da geride bıraktık...

ama aga zamandı uzaydı, jacobdu derken benim kafa balon gibi oldu. bu işin sonu ne olur, sonunda kate'i kim yalar, adanın arkasından mısır piramitlerini yapan uzaylılar mı çıkar artık bilemiyorum.

yalnız şu adadaki en delikanlı, özü sözü bir adam da sawyer'mış gerçekten de. başlarda kendisine karşı bi mesafemiz, bi soğukluğumuz vardı. neticede memleketteki bütün kızlar bu herife hasta, biz kıllanmayalım da kim kıllansın? (biz derken samsunsporlular çay ocağı'ndaki nezih arkadaş grubumu kastediyorum) ama aştık artık o devri, bizden biri oldu o. türkiye'ye tekrar gelirse kendisine en hakikisinden bir samsunspor forması hazırlatacaz kahve olarak...

adaların lordusun, dharmanın kurdusun sawyer, "sen gerçek bir kahramansın". artık eşşek değilsin ya, yanaşan manitalardan üçünü beşini de kardeşlerine paslarsın, biz de yolumuzu buluruz aradan...

Monday, May 04, 2009

mahalle baskısı öyle olmaz böyle olur



geçmişi anmak, geçmişe öykünmek biliyorsunuz epey trend hareketlerden. işte seksenler partileri var, "seksenlerde çocuk olmak" var, sonra bunun doksanlar olanı var, yetmiyor, "seksenlerin sonu doksanların başı" var. muhtelif sitelerde olsun, ekşi sözlükte olsun görüyoruz okuyoruz bunları. "aa aynı ben ya" diyoruz, empati mempati sonra da basıyoruz şükelayı...

"doksanlar ne güzeldi, kemancı filan hey gidi". bu da misal doksanlar rakçısının metalcisinin geçmiş özlemi. niye, çünkü doksanlar metalcilik açısından haggaten de altın yıllardı, manitalar kum gibiydi o zamanlar ortamlarda. neyse.

başa dönersek: "... doksanlar ne güzeldi..." e güzeldi tabi de istanbul'dakine güzeldi. ankara'dakine güzeldi. peki anadolunun ücra kentlerindeki metalciler neler yaptı doksanlarda haberiniz var mı sizin? oğlum siz götü boklu acidçilerle itişip kakışırken (bkz: acidci metalci kavgası) biz varoşların müslümcüleriyle, jiletçileriyle çarpıştık. sen hiç giydiğin metallica tişörtü yüzünden sopa yedin mi abidin? öyle kurukafalı siyah tişörtü giymekle olmuyor oğlum bu iş, giydiğimiz formanın hakkını verdik biz, kan bulaştırdık üzerine....

tabi ekseriyetle kendi kanımız oldu bu, zira varoş gençleri çok bıçkındı, verdiler sopayı verdiler odunu. sınıfsal hınçlarını bizden çıkardı ipnenin evlatları; "durun gardaşlar etmen yoldaşlar, biz aynı sınıfın evlatlarıyız" diyemedik. ama hey! en azından denedik ha?
 
Related Posts with Thumbnails